2 Nisan, tüm dünyada otizme dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak için Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Otizm Farkındalık Günü” olarak ilan edilmiştir. Otizm spektrum bozukluğunu; doğuştan gelen ya da yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan, ömür boyu devam eden, iletişim ve sosyal etkileşimi sınırlayan nöro-gelişimsel bir farklılık olarak tanımlayabiliriz. Otizm spektrum bozukluğuna neyin neden olduğu net bilinmemekle birlikte; otizmin beynin yapısını veya işleyişini etkileyen bazı sinir sistemi sorunlarından kaynaklandığı düşünülmektedir. Otizm yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan ve yaşam boyu devam eden bir gelişim bozukluğudur. Otizmde sözel ve sözel olmayan iletişim bozulur, dış dünya ile etkileşim ihtiyaçlar düzeyindedir, davranışlar katı kalıplarla sınırlıdır. Otizmli çocuklarda değişik düzeylerde öğrenme güçlüğü ve zeka geriliği görülebilir.
Anne ve babalar, genellikle çocuklarının yaşamının ilk yıllarında belirtileri fark eder. Göz teması kuramama, konuşmanın gecikmesi, sallanma-çırpınma gibi hareketler sergileme, takıntılı davranışlar gösterme, dönen nesnelere karşı aşırı ilgi duyma, yaşıtlarıyla oyun oynamama ya da ilgisiz kalma, ismi söylendiğinde tepki vermeme, oyuncaklarla oynayamama, günlük yaşamındaki düzen değişikliklerine aşırı tepki verme gibi davranışlara sahip çocuklar otizm açısından değerlendirilmelidir.
Otizmde Ebeveynin Rolü: Öncelikle durumu kabullenmek gerekir. Otizm gibi nedeni ve tedavisi kesin olmayan ve ömür boyu devam eden bozuklukların aileler tarafından kabul edilmesi zaman alır ve yardım alınmasını geciktirir. Anne ve babanın bilgilendirilmesi ve sürece aktif olarak katılması, her türlü girişimin ayrılmaz bir parçasıdır. Ebeveynler çocukların gelişim dönemlerini, kendi çocuklarının gelişiminin yaşlarına uygun olup olmadığını dikkatle takip etmeli, çocuk doktorlarını düzenli olarak ziyaret etmeli ve doktorlarıyla şüphelendikleri durumları paylaşmalıdır. Çocukların gelişimlerindeki tüm gecikmeler önemlidir ve geçiştirilmemelidir. Bazı anne babaların gelişimsel gecikmeleri “ben de geç konuşmuşum” veya “yeterince ilgilenemedik” şeklinde kabullenmeme eğilimleri vardır. Bu durum da otizm teşhisini geciktirebilir. Otizm, günümüzde rastlanan en yaygın nörolojik bozukluktur. Bu anlamda anne ve babalar kendilerinde bir hata olduğunu düşünmemelidir. Erken tanı alan çocuğa özel, çocuğun gereksinimleri ön planda tutularak hazırlanan bir eğitim yöntemi ile belirtilerin şiddeti ve uyumsuz davranışlar azalabilir, gelişim ve ilerleme gösterebilirler. Yine erken yaşlarda doğru ve sürekli eğitim programları, davranış terapilerinin, çocukların kendine bakabilme, sosyal ve iş yetileri kazanabilmesine yardımcı olduğu unutulmamalıdır.