Tarihçemiz
12 Ocak 2024

yakutiye medresesi.jpg   
 İlçemiz, 22 Mart 2008 tarih ve 26824 Mükerrer Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 06.03.2008 tarih ve 5747 sayılı “ Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” gereğince kurulmuştur. İlçemiz Erzurum İli’nin Merkez İlçesi olup, kuzeyde Toryum , batıda Aziziye, Palandöken ve doğuda Pasinler İlçeleri ile komşudur. İlçemiz‘in (Erzurum) geçmişi M.Ö. 4000 yıllarına dayanmaktadır. Karaz, Pulur, Güzelova Sos Höyükte yapılan arkeolojik kazılarda elde edilen bulgular Erzurum ve çevresinin çok eski ve önemli yerleşim yeri olduğunu ortaya koymuştur. Tarihin en eski devirlerinden itibaren değişik kavim ve milletlerin hakimiyetine giren Erzurum kültür varlıkları açısından zengin bir geçmişe sahiptir.

M.Ö. 2 binin ortalarında bölgede Azzi veHayaşa adlı bir kavim yaşıyordu. Hitit metinlerinde bu kavmin zaman zaman Hitit topraklarına saldırdığından söz edilmektedir.Daha sonra bölgede Hurriler görülür.M.Ö.I.binin başında bölgedeki siyasi güçler birleşerek Urartu Devletlerini (M.Ö. 900-600) kurmuşlardır.Erzurum bu dönemde Urartu Devleti sınırları içinde kalmıştır.Urartular zamanında Pasinler Kalesi inşa edilmiş ve büyük bir ihtimalle bugünkü Erzurum Kalesi’nin yerinde küçük bir kale kurulmuştur.Urartu Devleti’ne Kafkaslar üzerinden gelen Kimmer ve İskitler saldırmış ve yıkılmasında etkili olmuşlardır.

 

M.Ö.9.yüzyılda Urartuların hakimiyetine giren Erzurum, ardından da Pers hakimiyetine girmiş, M.Ö. 331 yılında ise İskender’in eline geçmiştir.Romalıların istilasından önce Erzurum’un bulunduğu yerde Ermenilerin “Karin, Karno, Garin”diye adlandırdıkları bir şehir olduğu söyleniyor.Biraz daha uzunca bir adla bu şehre, Karin mıntıkası manasına (Karnoı,Kalhak) adı da veriliyormuş.Arap coğrafyacılarının ve tarih coğrafya bilginlerinin bu son adı kendi dillerine uydurarak “Kalikila” yaptıkları söyleniyor.Yunan tarihçileri bu adın sonuna nisbet eki getirmek suretiyle “Karintis, Karantis”yapmışlardır.

 

Adı ne olursa olsun bu şehrin, Romalıların bugünkü Erzurum’un yerinde M.S. 415-422 yılları arasında kurdukları (Erzen) bilinen (Theodosis’un şehri) ile aynı yer olduğu, bazı tarihçiler tarafından şüpheyle karşılanmaktadır. Theodosipolis, Bizanslılarla Sasaniler arasında uzun mücadeleler sonucunda Ermeni prenslerin kontrolüne geçmişti.Ermenilerle Bizanslılar arasında şehrin hakimiyeti sürekli el değiştirmiş, bugünkü içkale ve çevresini kapsayan, bu şehir Junstinyen tarafından onarılmıştır.Daha sonra uzun süre şehir Araplarla Bizanslılar arasında el değiştirmiştir.1049 yılında Selçuklu Komutanı İbrahim Yinal şehrin batısındaki Karaz’ı almasına rağmen şehri fetih edilememiştir.Erzurum 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Türk topraklarına katılmış ve Saltukoğullarının yönetimine girmiştir.Erzurum’un Saltuklular döneminde nispeten sakin bir hayat sürdüğü ve zenginleştiği bilinmektedir. Nitekim, Saltuklu döneminde (1072-1202) Ulu Cami, Kale Mescidi, Emir Saltuk Kümbeti, Tepsi Minare (saat kulesi) gibi önemli mimari yapıların inşa edildiğini görüyoruz.Bu dönemde şehir büyük ölçüde tahkim edilerek Gürcükapı, Yenikapı, Erzincankapı’yı birbirine bağlayan surların inşa edildiğini ve onarıldığını söyleyebiliriz.

Şehrin Gürcüler tarafından tehdit edildiğini gören ve bunu kendi devleti için de bir tehdit unsuru oluşturduğunu fark eden Süleyman Şah, Erzurum ve çevresini 1201 yılında yeniden Anadolu Selçuklularına bağlayarak Saltuklu Beyliğine son vermiştir.

Erzurum’daki Selçuklu idaresi uzun sürmemiş, batıya doğru istilalarını sürdüren Moğollar, 1242 yılında Baycu Noyan idaresindeki bir kuvvetle şehri zapt ve tahrip etmiş, askerlerin tamamını, halkın da bir kısmını kılıçtan geçirmiştir.

 

Bununla da yetinmeyen moğollar, şehri talan edip yaktıktan sonra surlarını da imha etmişlerdir.Daha sonra İlhanlı adını taşıyan Moğol valileri şehri yeniden imar ederek, Çifte Minareli (1291-?) Ahmediye (1308) ve Yakutiye (1310) Medreseleri yanında pek çok türbe ve binalar yaptırmışlardır.İlhanlılardan sonra Erzurum değişik emir ve hanedanların, Karakoyunlu ve Akkoyunlu gibi Türk devletlerinin hakimiyetine girmiştir.1502’de ise Safavilerin eline geçer.

Birçok savaş ve mücadelelerden sonra harap bir hale gelen ve nüfusu iyice azalan Erzurum 1515 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılır. Yavuz Sultan Selim döneminde de pek fazla gelişmeyen Erzurum.Doğu’dan gelecek saldırılara karşı koyabilmesi amacıyla Kanuni döneminde esaslı bir şekilde imar edilmiş ve önemli bir askeri üs haline getirilmiştir.Bundan sonra Osmanlı devletinin doğudaki en önemli merkezlerinden biri olan Erzurum,İran savaşları sırasında askeri bir üs olarak kullanılmıştır. 1620-1628 yılları arasında yeniçerilerin zorbalığından kaynaklanan hadiseler yüzünden Erzurum Valisi Abaza Mehmet Paşa’nın isyan ettiğini görüyoruz. Bu isyan zorlukla bastırılmıştır. 1641-1642 yıllarında Erzurum’da kalan evliya Çelebi, şehrin iç kalesini,mahallelerini,tarihi eserlerini ve halkın yaşayışını ayrıntılı olarak anlatmaktadır. Bu tarihten sonrada Erzurum’a sürekli olarak muhtelif tarihlerde batılı seyyahlar gelmiş ve Erzurum’un detaylı bir şekilde fiziki ve ekonomik yapısına değinmişler,fiziki ve coğrafi görünümünü gravürlerle tasvir ederek günümüze ışık tutmuşlardır.

17. yy’da Erzurum’a gelen Tavarnier ve 18.yy başlarında gelen Tournefort gibi seyyahlar şehrin ekonomik ve fiziki yapısının iyi olduğundan bahsetmektedirler.

Şehir 16.yüzyıldan sonra surların dışına taşmaya başlamış ve camiler etrafında mahalleler oluşmuştur.Mahallelerin yanısıra esnaf ve zanaatkarların da surların dışına çıktığını görüyoruz. Taşmağazalar, Gülahmet, Gürcükapı, Nazikçarşılarının bu sıralarda kurulduğu bilinmektedir.19. yüzyılda şehrin surlarının dışında büyüklü küçüklü 20’ye yakın mahalle kurulmuştur.

Ruslar, Deli Petro’nun vasiyeti gereği Paskeviç komutasında 1828-29 yılında savaşı kazanarak Erzurum’u işgal ederler.Bu işgal kısa sürer.1854 Kırım Harbi’nden sonra muhtemel saldırılara karşı şehrin tahkimi kararlaştırılır.Şehre hakim noktalara taş tablalar inşa edilirken çevresinde de toprak tabyalar yapılır.Bütün şehir halkı tabya yapımında gönüllü olarak çalışır.Taş tabyalar yapılırken şehrin iç surları sökülüp bütün taşlardan istifade edilmiştir.Toprak tabyalar şehri bir sur gibi çeviriyor ve şehre giriş çıkışlar kapılarla sağlanıyordu.Bugün ayakta kalabilen bu kapılardan bazıları şunlardır: Kuzey tarafta Kavak kapı, doğuda Kars kapı, batıda İstanbul kapı.Burada hemen şunu da ilave etmeliyiz ki, Erzurum ilk defa 1829 yılında Rus işgaline uğramış ve ilk defa bu savaştan sonra Ermeniler Rusların yanında yer almışlardır.

Rus tehlikesine rağmen, 19. yüzyılda Erzurum,önemli bir tarım ve ticaret merkeziydi. Endüstri ve yer altı kaynakları bakımından zengindi. Silah imalatı, bıçakçılık, dericilik, dökümcülük gibi birçok zanaat yaşamaktaydı.1836 yılında vapur seferlerinin başlaması ile Trabzon, İran’a açılan yolların limanı durumuna gelmişti.İran Avrupa ile ticari münasebetlerini Trabzon üzerinden sağlıyordu.Bu yüzden İran-Trabzon yolu üzerinde bulunan Erzurum ticarette önem kazanmıştı.Karadeniz vapur seferlerinin başlaması ve dışardan fabrika mallarının gelmesi şehrin geleneksel ekonomik yapısını bozmaya başlamıştı.

 

1877 yılında Ruslar Osmanlı Devletine iki cephede savaş açmış.Anadolu orduları komutanı Gazi Ahmet Muhtar Paşa‘nın yaptığı önemli muhaberelere rağmen 8 Kasım 1877’de düşman Erzurum tabyalarına baskın düzenlemişti.Aziziye Tabyası’na yapılan bu baskından sonra Ermeniler Ruslara kılavuzluk etmişlerdir.Tabyaların işgalini duyan şehir halkı ordunun yardımına koşarak, binlerce şehit vermiş ve düşmanı tabyalardan çıkarmayı başarmışlardır.Şehir daha sonra Ruslara teslim edilmiş ve yapılan anlaşmalarla geri alınmıştır.

Tarihimizde “93 Harbi” olarak bilinen 1877-1878 savaşları yalnızca Erzurum ve Doğu Anadolu için değil, bütün Osmanlı İmparatorluğu için bir felaket olmuştur.19. yüzyılın sonlarında Ermeni katliamcılarının meydana getirdiği kargaşalıklara sahne olan Erzurum, Birinci Cihan Savaşı ( 1914-1918 ) sırasında da yine önemli askeri hareketlere maruz kalmıştır.Enver Paşa’nın Sarıkamış’taki başarısızlığı üzerine şehir, 16 Şubat 1916’da Ruslar tarafından işgal edilmiştir.İşgal sonunda Rus ordusunda görev yapan Ermenilerle yerli Ermeni çeteleri işbirliği yaparak Türk halkına karşı acımasız bir soykırıma girişmişlerdir.Şehir merkezinde ve çevrede Yanıkdere, Alaca, Cinis gibi köylerde binlerce Müslüman Türk halkı hunharca katledilmiştir.Şehri düşmanlardan kurtaran Kazım Karabekir Paşa bu katliamı ayrıntılı olarak hatıratında anlatmaktadır.

1916’da Rus işgaline uğrayan (1829,1877’den sonra) şehir, üçüncü kez büyük göçe maruz kalmıştır.Halkın bir kısmı Erzincan ve Bayburt’a göç ederken, bir kısmı da Sivas, Tokat, Yozgat ve Kayseri’ye gitmiştir.Bu göçler sırasında halkın ne büyük acılar çektiği tarihçiler tarafından bilinmektedir.

Rusya’da 1917 Bolşevik Devrimi’nde sonra 1918’de Rus işgali sona ermiş ve Erzurum tekrar ay yıldızlı bayrağımıza kavuşmuştur.

 

Yurdumuzun düşmanlar tarafından işgal edilmesi üzerine Erzurum, 23 Temmuz 1919’da Atatürk önderliğinde, Kurtuluş Savaşı için önemli kararların alındığı kongreye ev sahipliği yapmıştır.Bu bakımdan Erzurum, Kurtuluş Savaşı öncesinde ilk kongrenin yapıldığı yer olarak da Türk tarihinde önemli bir yere sahiptir.